Kayan Sular

Deniz, popüler imgelemde sonsuz gibi görünür, harikulade tecrübelerin ve görülmemiş olasılıkların aleminde yer alır. Deniz, ufuk çizgisinin ötesinde, aklın tezahür edemeyecegi yerde öylece durur. ’O yer’den ötede kişi başka mekanlara dalabilir, bilinmeyen alanlara açılır ve tahayyül edilen her ufka doğru yönelebilir.

Bunun yanında günlük pratikler denizleri sıklıkla ’arada olan’a indirger, daha önemli yerlerin arasındaki boşluğu dolduran minör bir bölgeye, yola çıkılan ve varılan noktalar arasındaki arızi bir duruma dönüştürür. Deniz, en kısa zamanda en az güç harcayarak geçilecek karadan uzak bir gerçekliğe havale edilir.

Görünürde bir tanesi denizi, sonsuz ufku işaret eden, diğeri ise sırtını denize dönmüş, iki kara arasındaki önemsiz su yolunu yadsıyan bu iki karşıt hareket, denizel ekonomilerin gelgitlerinde yankı bulur. Her iki hareket de denizin gücünü ve akışkanlığını hem genişletmek hem de sündürmek istiyor gibidir. Orada bir yerde gözden ıraktaki sular endüstriyel üretimin yüzde 80’i okyanuslarda taşınırken dalgalanır, ama sürekli yükselen talepler, yeniden çizilen sınırlar ve yağmalanan kaynaklar ile de ağırlaşır.

Deniz seviyesindeki küresel yükselmeye rağmen yükselen suların üzerindeki karalara ait hak talepleri şimdiye kadar görülmemiş bir düzeye ulaştı. Bu talepler, kara parçalarından çok bu adaların etrafındaki denizler üzerine egemenlik haklarını gündeme taşıyor ve uluslararası suların alanını daraltıyor. Buna ek olarak, karaların su altındaki uzantıları üzerine de bir savaş verilmekte. Dünya çapında kıta sahanlığı ve sualtı uzantıları üzerine hak sahibi olan 34 ülke, açık denizde maden ve doğal kaynakların imtiyazına sahip durumdalar. Bu da ‘karasuları’, ‘bitişik bölgeler’ ve ‘İmtiyazlı Ekonomik Bölge’ gibi bilinen alanlara ek olarak açık denizler üzerine yeni bir kısıtlama getiriyor.

Bu yükselen ‘denizin gaspı’ açık denizler, denizciler ve her kesimden ve her düzeyden yaşamını denizden kazananlar pahasına dünya yüzüne çörekleniyor. Denizin nimetlerinden faydalanmak adına kurulan son tiyatro sahnesinde T.C. başbakanı R.T. Erdoğan’ı görmek mümkün. Ekim 2010’da medyada dolaşan haberlere göre Erdoğan ikinci bir İstanbul Boğazı’nı açmak üzere ‘çılgın bir proje’ üzerine çalışıyor. Bu ‘ikinci Boğaz’, doğal (ve uluslararası) İstanbul Boğazı’ndaki petrol tankerlerinin geçişini ve deniz trafiğini hafifletmek üzere planlanan bir Karadeniz-Marmara kanal geçişinden oluşmakta. Eğer gerçekleşirse (basın diliyle aktarıldığı üzere) ortaya çıkacak olan İstanbul Adası, ikinci bir Manhattan olmaya aday görünüyor.

’Mermer Denizi’ denizleri bir ayna, gelgit akıntılarına kapılan ‘öteki’ ile yüzleşmenin bir düzlemi olarak ele alıyor. Yani denizin çekilmesinden bahsetmek için hem bu küçülen denizlerin neleri genişlettiğine, hem de talepler açık denizlere ulaştıkça nelerin çekildiğine dikkatimizi çevirmek gerekiyor.

 

Peter Mörtenböck & Helge Mooshammer

Peter Mörtenböck: Viyana Teknoloji Üniversitesi’nde Görsel Kültür profesörü ve Londra Üniversitesi Goldsmiths College’da misafir öğretim üyesi. Son dönemlerdeki teorik ve pratik çalışmaları mekansal çatışmalar, planlanmamış kentsel olgular, sosyal ağ modelleri ve ilişkisel teori üzerine yoğunlaşıyor. 2000de Linz (Avusturya) Sanat Üniversitesi, güzel sanatlarda misafir öğretim üyesi ve 2002de Paderborn Üniversitesi’nde Medya Estetiği üzerine misafir öğretim üyeliği yaptı. 2008 yılında Stirling Lecture ödülü için aday gösterildi. “Die virtuelle Dimension: Architektur, Subjektivität und Cyberspace” (2001), “Visuelle Kultur: Körper-Räume-Medien” (2003) ve “Networked Cultures: Parallel Architectures and the Politics of Space” (2008) başlıklı kitapların yazar ve eş-editörüdür.

Helge Mooshammer: Viyana Teknoloji Üniversitesi’nde Relational Architecture (İlişkisel Mimarlık) başlıklı araştırma projesinin yöneticisidir. Mooshammer Londra Üniversitesi Goldsmiths College’da dersler veriyor, aynı zamanda da Viyana’daki International Research Centre for Cultural Studies (IFK) araştırmacı olarak çalışıyor. Araştırma ve yazılarında ilişkisel mimarlık, cinsiyet ve kent kültürü üzerine yoğunlaşıyor. “Cruising: Architektur, Psychoanalyse und Queer Cultures” (2005) isimli kitabın yazarı ve “Visuelle Kultur: Körper-Räume-Medien” (2003) ve “Networked Cultures: Parallel Architectures and the Politics of Space” (2008) isimli kitapların eş-editörüdür.